Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), hem hekimler hem de toplum tarafından giderek daha fazla tanınmaya başlayan bir konudur. Okul çağı çocuklarında %3-%5 oranında oldukça sık görülür ve erkeklerde görülme oranı daha yüksektir. Klinik örneklemde erkek/kız oran; 9/1 iken, toplum taramalarında bu oran 4/1’e yaklaşmaktadır.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan bireyler yönergeleri başından sonuna kadar takip edemezler, dikkatlerini yaptıkları işe ya da oyununa vermekte zorlanırlar, evde ya da okulda yapacakları işler ve aktiviteler için gereken malzemeleri kaybederler, siz konuşurken dinlemez gibi görünürler, detayları gözden kaçırırlar, düzensiz görünürler, uzun süre zihinsel çaba gerektiren işleri yapmakta zorlanırlar ve bunlardan kaçınırlar, unutkandırlar, ilgileri kolayca başka yönlere kayabilir.
Bu bireyler; Yerinde duramazlar, oturması gerektiği halde oturamazlar, sessiz sakin oyun oynamakta güçlük çekerler, yerli yersiz koşup tırmanırlar, çok konuşurlar, her zaman bir şeylerle uğraşırlar, sıra beklemekte zorlanırlar, olaylara ya da konuşmalara müdahale edip yarıda keserler.
DEHB olan çocuklarda okul, ev ya da arkadaşlar ile ilgili sorunlarla sık karşılaşılır. Okulda umulanın altında performans gösterirler, dikkatle ilgili sorunlar derslerde öğrenmelerini güçleştirir, ödevlerinin başına oturmakta ve tamamlamakta zorlanırlar. Arkadaşlarının oyunlarını engellediklerini düşünmeden davrandıkları için ve kurallara uymakta zorluk yaşadıkları için sıklıkla arkadaşlarıyla sorun yaşarlar. Ev ödevlerini unutabilirler, kaybedebilirler ve bu nedenle aileleri onların “çok unutkan” olduklarını söyleyebilir. Sık sık ufak-tefek kazalar atlattıkları için “sakar” diye nitelenebilirler. Tüm bunlar çocuğun günlük yaşamında, sosyal ilişkilerinde, okul başarısında olumsuz etkilere neden olur ve gelecekte davranış bozukluğu, depresyon gibi başka psikiyatrik hastalıkların gelişmesine yatkınlık yaratır.