DUYGU VE DAVRANIŞ BOZUKLUĞU

Duygu ve Davranış Bozukluğu Nedir?

  Yaşına uygun olmayan, sosyal ve kültürel normlardan farklı duygusal tepki ve davranışlar göstermesi nedeniyle özel eğitim ve destek eğitim hizmetine gereksinim duyan birey olarak tanımlanan duygu ve davranış bozukluğu olan çocuklar ve gençler; sosyal çevrelerinde uyumsuz davranış problemleri ile tanımlanırlar. Yetersizliği Olan Bireyler Eğitim Yasasında “Herhangi bir zihinsel, duyuşsal ya da sağlık problemi ile açıklanamayan öğrenme problemi, öğretmenleri ve akranları ile olan ilişkilerinde memnuniyetsizlik, normal şartlar altında uygun olmayan davranış ve duygular, genel mutsuzluk ya da depresyon, fiziksel belirtiler, okul ya da kişisel problemlere ilişkin korku” özellikleri ile tanımlanan duygu ve davranış bozukluğu olan çocuklar; sıklıkla çevrelerine karşı saldırgan, dürtüsel, yıkıcı, rahatsız edici, karşı gelen davranışlar gösterirler. Duygu davranış bozukluğu sergileyen çocukların okulun ilk yıllarında şikayetkâr olma, aile ya da öğretmenin sözünü dinlememe gibi davranış problemleri -zamanla şiddeti ve sıklığı artarak-,  ergenlik döneminde hırsızlık ve yalancılık, yetişkinlik döneminde ise darp, vandalizm ve cinayet gibi daha ciddi ve ağır problemlere dönüşebilmektedir.

Duygu ve Davranış Bozukluğu: Sınıflandırma

Duygu ve davranış bozukluğu olan çocukların uygun bir biçimde sınıflandırılmaları, bu alanda çalışan uzman ve öğretmenlerin birbirleriyle doğru bir biçimde iletişimde bulunmalarını sağlayacağından, çocuğun uygun eğitim ortamlarına yerleştirilmesinde ve çocuğa uygun özel eğitim hizmetlerinin sunulmasında iletişimin doğru kurulması önem kazanmaktadır.

Yönetim Bozukluğu: Sınıflandırmanın bu boyutunda yer alan çocuklar; söz dinlemez, yıkıcı, kıskanç, yaygaracı, öfkeli, saygısız türden davranışlar gösterirler. Başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğüne önem vermez görünürler. İnsanlara güvenmezler, kendilerini güçlü bir kimse olarak göstermekten hoşlanırlar. Bu çocuklara “sosyalleşmemiş saldırgan” dendiği de görülmektedir.

Kişilik Problemi: Bu çocuklar; aşağılık ve güvensizlik duyguları, içe dönüklük, kaygı, aşırı duyarlılık, çöküntü ve ürkeklik gösterirler. Nadiren gülümserler, tırnaklarını kemirirler, endişelidirler. Yakın arkadaşları yoktur, başkalarına aşırı derecede bağımlıdırlar. Bu çocuklar duygusal bozukluğu olan çocuklar olarak adlandırılmaktadır. 

Olgunlaşma: Bu boyutta yer alan çocuklarda ilgisizlik, dalgınlık ve dikkatsizlik sıklıkla görülür. Pasiftirler, kolayca üzüntüye kapılırlar, çeşitli nesneleri ağızlarında çiğnerler, evden (ortam) kaçma davranışlarında bulunurlar.

Sosyalleşmiş Suçluluk: Bu çocuklar belirli bir grup içerisinde ele alındıklarında yeterince sosyaldirler ancak toplumun değer yargıları dikkate alındığında bunlara aykırı düşerler. Genellikle uygunsuz arkadaşları vardır. Hırsızlık ve saldırganlık olaylarına sıklıkla karışırlar. Okuldan kaçmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Gecenin geç vakitlerine kadar eve gelmeme davranışları vardır.

Duygu ve Davranış Bozukluğu: Özellikleri

  • Genellikle toplumda duygu ve davranış bozukluğu olan çocukların üstün zekâlı olduklarına ilişkin yaygın bir inanış görülmektedir. Bu inanış gerçek durumu yansıtmamaktadır. Yapılan araştırmalarda bu çocukların zekâ bölümü puan ortalamaları normal yaşıtlarından daha düşük çıkmaktadır.
  • Duygu ve davranış bozukluğu olan çocuklar, genellikle kişisel ilişkilerde başarısızdır. Arkadaşlık/ dostluk kurmada ve arkadaşlığı/dostluğu sürdürmede güçlük gösterirler.
  • Sınıf ortamlarında sıklıkla görülen antisosyal davranışlar; yerinde oturmama, sınıfta dolaşma, arkadaşlarını rahatsız etme, vurma ya da dövüşme, öğretmeni umursamama, sürekli olarak şikâyette bulunma, çalma, eşyalara zarar verme, söz dinlememe, tartışma ve karşılık verme, gerçekleri çarpıtma, öfke nöbetleri, verilen görevleri tamamlamamak şeklinde açıklanabilir.
  • Duygu ve davranış bozukluğu olan çocukların bazılarının çevrelerindeki insanlarla ilişkileri, son derece sınırlıdır. Bu sınırlı ilişkiler, çocukların gelişimlerinde ciddi problemlere neden olmaktadır. Bu gruba giren çocuklar nadiren kendi yaşlarındaki çocuklarla oynarlar. Arkadaş edinmek için yeterli sosyal becerilere sahip değildirler. Sıklıkla düş kurarlar. Bazılarının nedensiz korkuları vardır. Sıklıkla hastalıklardan ve ağrılardan şikâyetçi olurlar. Mutsuzdurlar.

Duygu ve Davranış Bozukluğu: Nedenleri

  • Biyolojik Etmenler: Duygu ve davranış bozukluğu gösteren çocukların büyük bir çoğunluğunda herhangi bir biyolojik etmen ya da probleme rastlanmamaktadır. Günümüzde genellikle, çocukların doğuştan biyolojik kökenli bazı kişilik eğilimleriyle dünyaya geldikleri kabul edilmektedir. Her ne kadar bu eğilimler, tek başlarına davranış bozukluklarına neden olmasa da davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına uygun zemin oluşturmaktadırlar.
  • Çevre Etmenleri: Çevre etmenleri, çocuğun davranışlarında etkili olan her çeşit durumlardır. Duygu ve davranış bozukluklarının oluşumunda çevresel etkenlerin önemi hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Ancak bu etkilerin formüle edilmesi son derece güçtür. Çocuğun özellikle erken dönemlerdeki ailesiyle ilişkileri, gelecekteki davranışlarının biçimlenmesinde kritik önem kazanmaktadır. Çocuk-aile ilişkileri üzerinde yapılan çalışmalar; ailenin çocuğa sevgi ile yaklaşmasının, çocuğun gereksinimlerine duyarlı olmasının, uygun davranışları ödüllendirmenin çocuğun olumlu davranışlar geliştirmesine önemli katkılar sağladığını göstermektedir. Antisosyal çocuklar; genellikle tutarsız disiplin uygulayan, sıklıkla ceza uygulamalarına başvuran, çok az sevgi gösteren, uygun davranışlara kayıtsız kalan aile ortamlarından gelmektedirler.

Duygu ve Davranış Bozukluğu: Tanılama ve Değerlendirme

      1.Tarama Testleri:  Duygu ve davranış bozukluğu gösteren çocukların değerlendirilmesinde tüm engelli gruplarında olduğu gibi dört temel sorunun yanıtı aranmaktadır;

  • Kimin yardıma gereksinimi olabilir?
  • Kimin gerçekten yardıma gereksinimi var?
  • Çocuğun ne tür bir yardıma gereksinimi var?
  • Sağlanan yardım etkili mi?
  1. Projektif Ölçüler: Projektif ölçekler, belirgin olmayan uyaranlardan oluşur. Projektif testler, çocuklardaki duygu ve davranış bozukluklarını tanılama ve değerlendirmede yeterli sonuçlar verememektedir. Bunun nedeni ise çocukların testlerin uygulandığı ya da görüşmenin yapıldığı ortamlarda gösterdiği tepkilerin sınıfta ya da evde gösterdiği tepkilerden farklı olmasıdır. 
  2. Davranışların Doğrudan Gözlemi ve Ölçülmesi: Son yıllarda duygu ve davranış bozukluğu olan çocukların değerlendirilmesinde doğrudan ve sürekli ölçümler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemle çocuğun problem olarak düşünülen davranışları, gerçek ortamlarda sistematik olarak gözlenmekte ve ayrıntılı bir biçimde kaydedilmektedir. Böylece davranışın hangi sıklıkta meydana geldiğine, süresine ve yoğunluğuna, davranış öncesinde ve sonrasında hangi olayların yer aldığına ilişkin bilgiler elde edilmektedir. Daha sonra edinilen bu bilgiler çerçevesinde çocuğun durumu değerlendirilmektedir. Eğer çocuğun duygu ve davranış bozukluğu gösterdiği sonucuna varılırsa yine bu bilgilerin ışığında ne gibi eğitsel önlemlerin alınacağı planlanmaktadır.

Kaynakça

  • Başar, M.C., Özdemir, S. (2015). Duygusal ve Davranışsal Bozukluğu olan Çocuklar için Başarıya İlk Adım Erken Müdahale Programı Uygulamalarının Gözden Geçirilmesi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2015, 34(1), 176-197
  • Şentürk, K. (2015). Duygu Ve Davranış Bozukluğu Olan Çocuklar. Rize Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü Özel Eğitim Bülteni. Bülten No: 50. s.s. 1-4